20 Mart 2010 Cumartesi

Erken Kaybedenler

Fotoğraf: Volkan Doğar

Eleştiri Noktası’nı takip eden okuyucuların da hatırlayacağı üzere; Emrah Serbes, yazdığı iki Ankara polisiyesi ile bu köşede yer almıştı. “Erken Kaybedenler” ise bir roman değil, hikâye kitabı. 

Sekiz hikâyeden oluşan kitapta her bir hikâye, farklı erkek çocuklarının dünyaya ve çevrelerinde gelişen olaylara nasıl baktığını anlatmaya çalışıyor. Kitaptaki iyi sayılabilecek noktaları okuyucuların merakına bırakıp, iki romanını okuduğum yazarın bu deneyimi üzerine birkaç satır yazmak istiyorum.

Öncelik kitabın arka kapağındaki iddialı yazıda: “Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi… Erken Kaybedenler… Yoldan çıkmış bir neslin manifestosu…” Ne kadar çok “üç nokta”, o kadar gizem. Ama bu metni yazan kişinin, “manifesto” kelimesinin anlamını bildiği konusunda derin kuşkularım var. Muhtemelen yazar, bu hikâyeleri yazarken böyle bir amaç gütmemiştir. Eğer manifesto yazma amacıyla yola çıkmışsa, daha fena. Peki, böyle iddialı bir kapak yazısı neden yazılır? Tabii ki, okuyan kişinin merakını cezbederek, kitabı bir meta olarak pazarlayabilmek için. Yani, bir satış stratejisi güderek… Benim itirazım da buna. Başka bir deyişle, kitapların satılabilmesi için bu tür satış taktiklerinin mübah görünmesine.

Arka kapak sayfasından devam ederek, kitapla ilgili dikkatimi çeken noktalara gelmek istiyorum. “Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi…” Bahsi geçen sekiz hikâye tek tek ya da bütününde bu tanıma ters düşmüyor ancak, burada da, taşrada ve kâinatta yalnız kalan çocukların neden yalnız kaldığına, sistemin bu yalnızlığı bilerek ve isteyerek nasıl derinleştirdiğine dair saptamalar, çözümler bulunmamasını önemli bir eksiklik olarak not etmek gerekiyor. Hâlbuki Emrah Serbes, iki polisiye romanında bu işi gayet iyi kotarabilmişti. Böylece, sekiz hikâyede de bir “durum tespiti” olduğunu ama buna çözümlemenin dâhil olmadığını söyleyebiliriz.

Kitapta, ergenliğine henüz ulaşmamış erkek çocuklarının –yazarın çözümünü üretemediği- umutsuzlukları ağır basmakla beraber, Serbes’in, o yaşlardaki çocukların ağzına gereğinden çok argo kelime ve küfür yakıştırması da doğru bir tercih gibi görünmüyor. Argo bir tercih olsa bile, kurgunun bütününe getirdiği “maço” bakış açısını pekiştiriyor. Örneğin; mahalle maçlarında oynayabilmek için, hoşlandığı kızı bodruma çağırmak ve maçlarda onu oynatacak arkadaşının kızı taciz etmesine göz yummak, benim çocukluğumla bağdaşmıyor. O yaşlara geri dönüldüğünde çoğunluğun da böyle düşüneceğini umuyorum.

“Erken Kaybedenler” eksikleri olsa da okunmayı hak eden genç bir yazarın kitabı. Fakat “manifesto” olarak değil, iyi vakit geçirebilmek için. Manifesto okumak isteyen dostlarımıza ise, onların da tahmin edeceği gibi tek bir önerimiz olacaktır… 

31.07.2009 / www.sol.org.tr

Hiç yorum yok: