28 Ekim 2011 Cuma

Reenkarnasyon Kulübü Üzerine Kısa Bir Deneme








“Reenkarnasyon Kulübü”, kollektif bir çalışma olan “5.Sanattan 5.Kola”yı saymazsak, Kaan Arslanoğlu’nun on yedinci kitabı; on birinci romanı.

Kadıköy’deki Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin bahçesinde başlayan roman, 20.yüzyılın başından günümüze, ülkenin içinden geçtiği politikaya bir paralellik çiziyor ve Taksim’deki 1 Mayıs mitinginde son buluyor.

Kaan Arslanoğlu örgütlü bir yazar. Örgütlü olmasının ve politikayı ne kadar iyi takip ettiğinin nüvelerine hemen her sayfada şahit oluyorsunuz. Reenkarnasyonu, yaratıcı bir fon olarak romanın omurgasına çakarken, Mustafa Kemal Atatürk ve İbrahim Kaypakkaya’nın reenkarne olan bedenleri üzerinden tarihe ip atlatıyor. Daha da önemlisi, kendi kafasına takılan ve dert ettiği konulara dair bu iki önemli kişilik üzerinden cevaplar arıyor. 

5 Ekim 2011 Çarşamba

İşçi sınıfının romanda karşılaştırılması üzerine bir deneme: “Bereketli Topraklar Üzerinde” ve “Umut Tarlaları”

Orhan Kemal’in “Bereketli Topraklar Üzerinde”(1) ve José Saramago’nun “Umut Tarlaları”(2) romanları üzerinden Türkiye ve Portekiz’deki işçi sınıfının genel durumuna; yaşam ve çalışma standartlarının benzer noktalarına; aynı dönemlerde kesişen iktidar partilerinin işçi sınıfına dair politikalarına göz atmaya çalışacağım.

İntihal Üzerine Monolog

Ülkenin gündemi “şike soruşturması”nda ortaya çıkan şikelerle çalkalanırken; siyasi gündem kovboy filmlerindeki çalılar gibi durmadan yuvarlanırken; Hulki Aktunç ve Didem Madak’tan sonra Seyhan Erözçelik’i de birkaç gün önce kaybetmişken ne monologu, diyeceksiniz. Sonuna kadar da haklısınız. Benim de böyle bir yazı yazma isteğim yoktu. Üstelik, siyasete ve şair hüzünlerine; Platini’nin TFF’ye attığı kazıktan, intihal tartışmalarına uzanan bir gündeme kendimi bırakmak isterdim. Fakat okuduğum bir yazı ve bazı tesadüfler sayesinde, aldım klavyeyi elime. Yazmasam, Sait Faik gibi “çıldıracaktım”.

Bir Cemaat Projesi: Afili Filintalar

Bu bir “blog” değil, “blog üzerinden cemaatleşme” yazısıdır.

“Afili Filintalar”ı yaklaşık bir ay önce http://kultur.sol.org.tr adresinde incelemeye başladım. Şu ana kadar üç yazı yayınlandı*. Bu işe girişirken de meramımı şöyle dile getirmiştim: “Geçen sene bu aylarda açılan ‘Afili Filintalar’; hızlı blog takipçileri ve edebiyat çevreleri tarafından bilinir. Cemaatçilikten liberalliğe, postmodernizmden sola uzanan bu geniş yelpazede, “ayrı dünyaların insanı” olan bu kadar yazar, çizer, gazeteci ve yönetmeni bir arada tutan şey nedir? Öyle ya, özellikle sol görüşlü aydınların bile aynı yayında, aynı yerde (söyleşi, panel vb.) bir arada durmaktan imtina ettikleri bilinir ve eleştirilirken, farklı kaygıları olan bu insanlar nasıl olup da ortak bir projenin öğesi olabilirler? Kaldı ki, bu bir araya gelişin saikleri arasında sadece “kültür-sanat” olmadığı da açık olarak görülmekte… Bir “ideolojiler” savaşında baskın taraf olabilmek ya da kendini ifade etmek, burada yazmak için yeterli sebep olabilir mi?

Bu filintalar gerçekten afili mi? (3): Ortaya Karışık

“Afili Filintalar” ile ilgili yazılan iki yazının okunduğunu varsayarak ve fazla detaya girmeden, kaldığım yerden devam ediyorum.

Murat Zelan

“Amerika Diye Bir Yer Yok” kitabının yazarı. Kitabı ithaf ettiği kişi: Hakan Albayrak. Kitabın editörü ise Murat Menteş. Hemen herkes, bir diğerinin entelektüel ürününe katkıda bulunuyor. Kolektif akıl, ne güzel! Birbirlerinin kitap kapaklarında poz veriyorlar, kitaplarına editörlük, televizyon programlarına konuk yapıyorlar. İlk yazıda da belirttiğim gibi: Vıcık vıcık bir ilişkiler yumağı. Bir nevi tarikat kardeşliği… Blog’da yazan herkesi bu sınıfa dâhil etmiyorum tabii. Orada bulunmalarını yadırgasam da, kızsam da onurunu koruyan yazarlar da mevcut; sonraki yazılarda değineceğim.

Bu filintalar gerçekten afili mi (2): Onur Ünlü (Ah! Muhsin Ünlü)

“Şiir kişileri uyutmak için değil, uyandırmak için yazılır.”
Thomas Tranströmer

Onur Ünlü’yü 1992-1998 arasında çıkan Şizofrengi dergisiyle tanıdım. “Muhsin Ünlü” müstear ismiyle şiir yazardı. Yanılmıyorsam Dergâh dergisinde de görüldü. 1993-1998 arasında yazdığı şiirleri “Ah Muhsin Ünlü” olarak “Gidiyorum Bu” isimli kitapta topladı.

Bu filintalar gerçekten afili mi? (1): Hakan Albayrak

Geçen sene bu aylarda açılan “Afili Filintalar”; hızlı blog takipçileri ve edebiyat çevreleri tarafından bilinir.

Cemaatçilikten liberalliğe, postmodernizmden sola uzanan bu geniş yelpazede, “ayrı dünyaların insanı” olan bu kadar yazar, çizer, gazeteci ve yönetmeni bir arada tutan şey nedir? Öyle ya, özellikle sol görüşlü aydınların bile aynı yayında, aynı yerde (söyleşi, panel vb.) bir arada durmaktan imtina ettikleri bilinir ve eleştirilirken, farklı kaygıları olan bu insanlar nasıl olup da ortak bir projenin öğesi olabilirler? Kaldı ki, bu bir araya gelişin saikleri arasında sadece “kültür-sanat” olmadığı da açık olarak görülmekte… Bir “ideolojiler” savaşında baskın taraf olabilmek ya da kendini ifade etmek, burada yazmak için yeterli sebep olabilir mi?