26 Mart 2010 Cuma

Giovanni Scognamillo Söyleşisi



H.Ç: Metin Demirhan ile birlikte çıkardığınız “Erotik Türk Sineması” isimli kitabınızı referans alarak sormak istiyorum: Sinemada “erotizm” ile “porno” arasındaki temel farkı nasıl değerlendiriyorsunuz?
G.S: Pornografi cinsel ilişkinin tüm çeşitlerini ve tüm ayrıntılarını görsel veya yazınsal olarak yansıtan ve anlatan bir türdür. Erotizm ise cinsel ilişkiyi ve çıplaklığı inceltilmiş bir şekilde ve estetik bir yaklaşım içinde kullanan çağrışımlara dayalı görsel veya yazınsal bir tarz ve kavramdır. İkisini birbirinden ayırmak bazen güçtür çünkü onları ayıran ince bir çizgidir, kimi nüanslardır. Kolay bir örnek olarak: yan yana uzanmış iki çıplak beden müstehcen değiller ama erotik olabilirler veya sadece anatomik ama cinsel ilişki halindeki iki çıplak beden müstehcen olurlar.
H.Ç: “Porno”; yazması ve söylemesi bile rahatsız edici bir kelime ve aynı zamanda en geniş ve sözlük anlamıyla “ahlâki değerlere aykırı” olarak tanımlanırken, toplumların afyonu olmasını, milyar dolarların döndüğü bir sektöre evrilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
G.S: Pornografi muhakkak ki dünya çapında cirosu astronomik sayılarla ifade edilen bir endüstridir veya kimi endüstrilerin (sinema, yayıncılık, basın) bir yan ürünü ama hiç de yeni bir faaliyet değildir. Eski, antik çağlardan ve kültürlerden kalmadır ve daima geçerli olmuştur. İnsanın temel işlevi olan üretmeyi ve üretmeye yol açan aşk oyunlarını temsil ettiği için, konu edindiği için, kimi toplumlarda yasak edildiği için veya genel ahlâk kurallarına karşı geldiği için.
H.Ç:  Müzik kliplerindeki arsız çıplaklık figürleri, televizyondaki evlilik programları, magazin ikonları ve dizilerdeki kimi basit, erotik bile sayılmayacak sahneleri tüm hafta boyunca döndürüp döndürüp işleyen yazılı ve görsel medyanın halka uyguladığı bu şiddetin “porno” olarak algılanması gerektiğine inanıyorum. Sizce de durum bu mudur, yoksa ben mi abartıyorum?
G.S: Kimi gösteriler, kimi filmler, kimi televizyon dizileri, kimi yayınlar ve onlardaki görüntüler rahatsız edici olabilirler ve oluyorlar. İşin içine bir abartı girdiğinde, ölçü kaçtığında ve temelde erotik olan veya olması gereken müstehcene kaçtığında...Ancak her çıplaklık veya kadın erkek ilişkilerine yönelik her program veya gösteri, içeriğinden dolayı, müstehcen sayılamaz onu müstehcen hale getiren bir ölçü eksikliği veya abartısıdır.
H.Ç: Günümüzün gişe rekortmeni filmleri ülkemizin gerçeğini ne kadar yansıtıyor sizce? Siyasal ve toplumsal bir zemine oturmayan bir ulusal sinema Türkiye için mümkün diyebilir miyiz?
G.S: Gişe rekortmenleri genelde gerçeklikle veya ülke sorunları ile pek ilgilenmezler onlar daha çok bir “eğlence” endüstrisinin popüler ürünleridir. Yeşilçam döneminde, sansürün baskısı yüzünden, Türk sineması ne yeterli derecede ülke gerçeklerine eğilebildi ne de tümden siyasal bir sinema yapabildi ama Lütfi Akad’tan Metin Erksan’a ve Yılmaz Güney’e değin ilk bilinçli adımlarını attı. Son dönem Türk sinemasına baktığımızda gerçeklere, sorunlara dayalı bir ulusal sinemanın filizlenmekte olduğunu görüyoruz.
H.Ç: Recep İvedik gibi yüksek hasılatlı filmlerin birçoğunda bulunan maçoluk öğeleri ve kadınların aşağılanması sizi rahatsız ediyor mu? Bu türde bir filmi ve içinde bulundurduğu sapkınlıkları nasıl okumamız ve değerlendirmemiz gerekiyor? Bu da bir çeşit teşhircilik sayılabilir mi?
G.S: Recep İvedik ve benzerleri bir kolaya kaçmanın, bir basitliğe prim vermenin yozlaşmış ürünleridir. Nedenleri ise sinemanın değil de toplum psikolojisinin konusu olabilirler. Maçoluk ve kadınları aşağılamak veya espri yerine kaba ve belden aşağı ifadeler kullanmak işin kolayına kaçmak ve izleyiciyi sömürmektir.
H.Ç: Toplumların din dışında, üç yeni afyonu var bizce. Paparazzi, Porno ve Playstation… İlk ikisi kısmen birbirini besliyor ama ya bilgisayar oyunları? Sizin çevrenizde de saatlerini hatta günlerini bir ekran karşısında harcayan insanlar var mı?
G.S: Her biri ayrı bir olay olmakla birlikte genel ve hiç iç açıcı olmayan bir tablonun ayrıntılarıdır. Paparazziler basının sorunudur, etik bir sorun, insan haklarına ait bir sorun, porno çok daha geniş kapsamlıdır ve her ne kadar ahlâk kurallarına aykırı ise de pratikte doğal bir gereksinimin, cinselliğin ve bastırılmış cinselliğin karşılığıdır,  her zaman olmuştur ve yasaklara rağmen olacaktır. Bazen de yazınsal başyapıtların nedeni de  (Decameron, Lady Chaterley’in aşkı, Teleny ve benzerleri) olduğu gibi…
Çevremde playstation tutkunu bulunmadığı için yorumda pek bulunmayacağım ama bilgisayar oyunları tutkunluğunu diğer iki konu ile bir tutmak bana pek doğru gelmiyor . Her ne kadar, evet, özellikle gençler için beyin yıkayıcı ise de.

Hamiş: Sanat Cephesi Dergisi'nin 3P (Paparazzi,Porno,Playstation) dosyası için yapılan söyleşidir.
Ocak - 2010

Hiç yorum yok: